ANTİK KENTLER,  Denizli,  TÜRKİYE

Tripolis Antik Kenti

Denizli’deki önemli antik kentlerden biri olan Tripolis’teyiz. Oldukça yeni keşfedilen kentte, kazı çalışmaları 2012 senesinde başlasa da oldukça yol kat edilerek sayısız yapı açığa çıkarılmış ve daha da çıkarılmaya devam ediliyor. Denizli’deki diğer noktalar için Denizli Gezi Rehberi yazımızı inceleyebilirsiniz.

Tam adı Tripolis ad Maendrum, yani Menderes Tripolisi olan antik kent henüz yeni yeni ziyarete açılıyor olsa da her geçen gün daha çok dikkat çekiyor. Biz de önce bu kentin tarihi hakkında kısa bir bilgi verip sonra kenti keşfetmeye başlıyoruz.

Tripolis Antik Kenti

Tripolis Antik Kenti’nin Tarihi

Tripolis‘in bir kent olarak kuruluşu Helenistik dönemde olsa da bölgedeki yerleşim izleri 6000 yıl geriye kadar gidiyor. Frigya, Karya ve Lidya bölgelerinin kesişiminde bulunan Lidya kenti ilk olarak Apollonia ismiyle Helenistik dönemde kurulmuş. Daha sonra MÖ 1. yüzyılda üç küçük topluluk birleşerek kenti tekrar kurmuş. “Üç kent” anlamına gelen Tripolis, bu sebeple kentin yeni adı olmuş. Ticaret yollarının üzerinde olması ve verimli tarım alanları sayesinde de ekonomisi gelişmiş. Öte yandan birçok savaş ve depremle sayısız kez tahrip olmuş.

Bağımsız bir kent devleti olarak hayatını sürdüren Tripolis, Bergama ile Seleukos arasında yapılan Magnesia Savaşı‘ndan sonra MÖ 188 senesinde Bergama Krallığı‘na bağlanmış. MÖ 133 senesinde de Roma İmparatorluğu‘nun bir parçası olmuş. Roma İmparatorluğu zamanında en ihtişamlı dönemini yaşayan kent oldukça gelişmiş ve bugün gördüğümüz yapıların çoğu MS 2. yüzyıldan itibaren inşa edilmiş. Bizans İmparatorluğu döneminde de İznik Konsili’nden itibaren piskoposluk seviyesinde temsil edilen bir kent olmuş.

MS 7. yüzyılda, Sasani akınları sonucu kenti terk etmek zorunda kalan halk kuzeye doğru göçerek Direbol’daki dağ yamaçlarına taşınmış. Bizans ve Selçuklular arasında birkaç sefer el değiştiren bölge nihai olarak Selçuklular, İnançoğulları, Germiyanoğullar ve 1429 senesinden itibaren de Osmanlı Devleti’ne bağlanmış.

Tripolis Antik Kenti’ni Gezmek

2020 senesi itibarıyle Tripolis Antik Kenti’ni gezmek için herhangi bir giriş ücreti alınmıyor. Güvenlik görevlisinden ören yeri ile ilgili çeşitli bilgiler edinebilirsiniz, gayet yardımsever davranıyor. Antik kenti gezerken birçok yerde kazıların devam ettiğini de görüyoruz.

Tripolis Antik Kenti Planı

Mozaikli Konut

Girişte bizi ilk önce bir konut alanı karşılıyor. Konutun en önemli kısmı mozaik tabanlı iki salonu olması. Geometrik desenlerden oluşan bu mozaikler oldukça iyi şekilde korunmuş. Mozaik desenli salonun duvarında da resimlerin olduğu kalıntılardan görülebiliyor. Evin tuğla ve kireç zeminli diğer odalarının yanı sıra latrina yani tuvalet kısmı da ortaya çıkarılmış.

Geç Helenistik dönemde ilk kez inşa edilen konutun farklı evrelerden geçerek 7. yüzyıla kadar kullanıldığı tespit edilmiş. Mozaik zemin döşemesi ise 4. yüzyılda yapılmış. Mozaikli ev dışında da birçok konutun bu alanda yer aldığı düşünülüyor.

Sütunlu Cadde

Mozaikli evden devam edince sütunlu caddeye çıkıyorsunuz. Agoranın güneyinde yer alan caddenin 450 metre uzunluğunda olduğu tespit edilmiş ve yaklaşık 110 metresi kazılarak açığa çıkarılmış. MS 1. yüzyılda inşa edilen caddenin iki tarafında sütunlar bulunuyormuş. Ayrıca dükkanların yani tabernaların kapıları da bu caddeye açılırmış.

Tripolis’te Sütunlu Cadde ve Dükkanlar

MS 5. yüzyılda güvenlik amacıyla surlar inşa edilince cadde daraltılmış. Bu surların inşası sırasında şehirden birçok yapı sökülürken birçok eski yazıt, ve heykel kaideleri dahi kullanılmış ve bugün surların arasında bu bloklar görülebiliyor.

“Messalinus, ilk defa şehrimiz Tripolis tarafından organize edilen büyük Attalianneia Olympia yarışmalarında muhteşem bir şekilde mücadele eden ve berabere kalan meclis üyelerinin babası ve dedesi olan Epaphrodeitos’un oğlu boksör M. Aurelius Epaphrodeitos’u ve Papias’ın torunu Ioulianos’un oğlu M. Aurelius Ioulianos’u heykellerle onurlandırdı”

MS 2. yüzyılda dikilip MS 4-5. yüzyıllarda sökülerek sur duvarı yapımında kullanılan heykel kaidesindeki yazıt.

Nymphaeum

Sütunlu Cadde’nin Hierapolis Caddesi ile kesiştiği noktada ise Nymphaeum, yani bir çeşme bulunuyor. Roma döneminde inşa edilen, mermer bir podyum üzerindeki çeşme traverten bloklardan oluşuyormuş. Bugün çalışmalar bu çeşmenin restorasyonu üzerinde devam ediyor.

Nymphaeum (Anıt Çeşme) – Tripolis Antik Kenti

Hierapolis Caddesi

Izgara şeklindeki kent planına uygun olarak Sütunlu Cadde’yi dik bir şekilde kesen ve agoranın doğu sınırını oluşturan bu ana caddenin yaklaşık 95 metrelik kısmı açığa çıkarılmış. Caddenin altındaki 1,5 metre derinliğindeki kanalizasyon sistemi de tespit edilmiş. Kazılarda ele geçirilen heykeller, caddenin anıtsal bir görünüme sahip olduğunun ispatı olarak kabul görüyor. Caddedeki tekerlek izleri caddenin sadece yaya değil, arabalarca da kullanıldığını gösteriyor.

Hierapolis Caddesi – Tripolis Antik Kenti

Agora

Tripolis kent agorasının güneyinde Sütunlu Cadde, doğusunda da Hierapolis Caddesi bulunuyor. Batısında bir stoa (sütunlu galeri) bulunan agoranın kuzeyinde ise tribün adı verilen basamaklı platform bulunuyor. MS 4-5. yüzyıllarda son hali verilen agoranın sütunları bugün tekrar ayağa kaldırılıyor.

Agoranın merkezindeki bir platform üzerinde bir anıt sütun yükseliyor. Onur anıtı denen bu sütun 3 basamaklı bir podyumun üzerinde duruyor. Bir depremin ardından anıt önemini yitirince, basamakları oluşturan mermer bloklar başka binaların yapımında kullanılmış. Sütunun üzerindeki izlerden tepesinde bir heykel olduğu anlaşıldığı halde kimin heykeli olduğu tespit edilememiş ve heykel bulunamamış.

Agora’nın ortasındaki onur anıtının yanında bir de daire şeklinde tabaka duruyor. Bunun o dönemde zeytinyağı yapımında kullanılan bir pres makinası olduğunu öğreniyoruz. Zeytinyağı üretimi ve ticareti Tripolis kentinin temel geçim kaynaklarından biriymiş.

Tripolis Agorası’ndaki Onur Sütunu ve
Zeytinyağı Sıkma Tabakası

Erken Bizans Kilisesi

Hristiyanlık yayılınca Tripolis kentinde de birçok kilise inşa edilmiş. Agoranın yanında, surların dibinde, kapısı Hierapolis Caddesi’ne açılan erken dönem Bizans Kilisesi, MS 5. yüzyılda inşa edilmiş ve 10. yüzyıla kadar kullanılmış. Kilisenin kuzey ve güney duvarlarında bulunan fresklerin koruma çalışmaları sürdüğü için maalesef girip göremiyoruz.

Kemerli Yapı ve Tabernalar (Dükkanlar)

Kilisenin yanında bulunan kemerli yapı 15 sıra kemer dizisi ve traverten çatı blokları kullanılarak Helenistik dönemde inşa edilmiş. Bizans dönemine kadar metal, kemik ve seramik işleyen imalat atölyeleri ve depo olarak kullanılmış.

Kemerli Yapı – Tripolis Antik Kenti

Kemerli yapının güneyinde, muhtemelen burada üretilen ürünlerin satıldığı tabernalar yani dükkanlar varmış. Sütunlu cadde boyunca devam eden dükkanların caddeye açılan kapıları, buraya MS 4-5. yüzyıllarda sur duvarlarının inşa edilmesi sonucu kapatılmış ve bu bögedeki tabernaların kullanımı sona ermiş.

Kemerli Yapı – Tripolis Antik Kenti

Tonozlu Yapı

Kemerli yapının devamında Tonozlu Yapı bulunuyor. Küçük taşların üst üste dizilip harç ile birleştirilmesiyle oluşturulan tonozlu yapı Roma döneminde bir depo ya da dükkan olarak inşa edilse de MS 9. yüzyılda bir mezar odası olarak kullanılmış.

Tonozlu Yapı – Tripolis Antik Kenti

Odanın dikkat çekici yanı tahrip olmuş freskler barındırması. Bugün bir kısmı görülen freskin merkezinde bir çelenk içinde İsa Peygamber’in olduğu, her iki yanında bir melek bulunduğu ve en dış köşelerde de ellerinde haç tutan aziz figürleri olduğu düşünülüyor. Kompozisyondan dolayı bu freskte cenazeye veda sahnesinin betimlendiği sonucuna varılmış.

Tiyatro

Şehrin agorasından tepeye doğru çıkınca tiyatronun olduğu yeri görebiliyorsunuz. Henüz ortaya çıkarılıp ayağa kaldırılmayan tiyatronun ancak silueti seçilebiliyor. MS 2. yüzyılda yapılan 8000 kişilik tiyatronun iki katlı sahne binasının alt katı toprak altında sağlam bir şekilde duruyormuş. Oturma sıralarının bir kısmı aşağı kaymış, bir kısmı da toprak altında çıkarılmayı bekliyor. Çıkarıldıktan sonra tekrar gidip görmek umuduyla yola devam ediyoruz.

Tripolis Antik Kenti Tiyatrosu’nun Bulunduğu Yamaç

Hamamlar ve Sarnıçlar

Tripolis’te 2 tane hamama ait kalıntı bulunmuş. Biri batı girişin yanındaki büyük hamam. Diğeri de tiyatro hamamı. MS 2. yüzyılda inşa edilmiş büyük hamam bugün daha çok yıkıntı halinde olsa da soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölümleri ve aralarındaki kemerli geçişler tespit edilmiş. Yine MS 2. yüzyılda inşa edilen tiyatro hamamının da külhan bölümündeki kemerli yapısı ve sıcaklık bölümündeki havuz açığa çıkarılmış.

Tiyatro hamamı ile tiyatro arasındaki bölümde büyük kısmı yer altında olan tiyatro sarnıcı bulunuyor. Tiyatro hamamının su deposu olarak kullanılan sarnıç bölümü, 4 bölümden oluşup tonozlu bir tavan yapısına sahipmiş.

Nekropoller

Nekropoller yani mezarlar kentin içinde değil dışına dağılmış şekilde bulunuyor. Tripolis’te 3 tip mezar geleneği uygulandığı keşfedilmiş: kayaya oyulmuş mezarlar, lahit mezarlar ve tonozlu mezarlar. Antik kentin içinden tepelere doğru bakıldığında görülen kaya mezarlarının örneklerini antik kentten çıkıp tekrar yola düştüğümüzde yanından geçerken görebiliyoruz.

Tripolis Antik Kenti Mezar Odaları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir