
Uzuncaburç Antik Kenti
Mersin’in en önemli tarihi bölgelerinden birine doğru çeviriyoruz rotamızı. Diocaesarea yani Uzuncaburç Antik Kenti. Silifke’nin kuzeyinde bulunan kent Helenistik ve Roma dönemlerinde bir dini merkez olarak önemini korumuş. Bugün de özellikle Zeus Kutsal alanı ile ilgi çekiyor.
Helenistik dönemde Prakana (Kale Kent) olarak adlandırılan yerleşim, Roma döneminde Diocaesarea adını almış. Bu isim Tanrı anlamına gelen “Dio” ve İmparator anlamına gelen “Caesar” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş, yani Romalılar buraya Tanrı-İmparator Kenti demişler. Bugün ise kentteki Helenistik Kule’den alınan ilhamla Uzuncaburç diye biliniyor.
Önce kentin tarihine kısaca göz atacak sonra da gezmeye başlayacağız.

Uzuncaburç’un Tarihi
Diocaesarea, MÖ 3-1. yüzyıllar arasında, Helenistik dönemde, bölgeye hakim olan Rahip Hanedanlığı’nın (Olba Devleti) başkenti olarak bilinir. Rahip Hanedanlığı ise Helenistik dönemde Silifke ve Erdemli’yi kapsayan bölgeyi bir tapınak devleti olarak yönetmişler.
Luvilerin fırtına tanrısı Tarhun kültü bölgeye hakimken, sonradan gelen Zeus bu yerel tanrıyla özdeşlemiş. Bugün Zeus Tapınağı’nın bulunduğu kutsal alanı merkez alacak şekilde şehir gelişmiş ve büyümüş. MS 1. yüzyılda, Roma İmparatorluğu döneminde şehir gitgide gelişmiş ve bugün kalıntılarını gördüğümüz birçok yapı o dönemde inşa edilmiş. İmparator Vespasianus dönemine kadar Olba’nın bir parçasıyken bu dönemde ayrılarak Diocaesarea adıyla kendi paralarını basmışlar.
Hristiyanlık döneminde tapınaklar kiliseye çevrilmiş ve kent bir piskoposluk merkezi haline gelmiş. Arap akınlarının başlaması ile burası terkedilse de Osmanlı egemenliğine girdikten sonra yeniden bir yerleşim yeri haline gelerek Uzuncaburç adıyla hayatına devam etmiş.
Uzuncaburç Antik Kenti’ni Gezmek
Ören yeri, Uzuncaburç’un yerleşim yerlerinin oldukça içinde bulunuyor. Müzekart ile girilebilen ören yerinde birçok yapı birbirine yakın bulunuyor. Ancak yerleşime bugünkü adını veren Helenistik Kule daha farklı bir noktada ve yine yerleşim yerleri arasında bulunuyor. Biz de önce bu kuleyi görüyor, ondan sonra da ören yerine girerek bu antik kenti keşfetmeye başlıyoruz.
Helenistik Kule
Ören yeri girişinden ayrı bir noktada bulunan Helenistik Kule, bu adı Helenistik dönemde yapılmasından almış, ayrıca şekliyle birlikte bu yerleşime Uzuncaburç adının verilmesini sağlamış. Kulenin kapısında bulunan yazıta göre yapı, MÖ 3. yüzyılda Tarkyares tarafından yaptırılmış. Kulede yöneticiler barınıyor, savaş zamanlarında halk sığınıyor ve hazine bile burada korunuyormuş. 23 metre yüksekliğindeki kule, döneminde basılan paraların üzerinde de kendine yer bulmuş.

Tören Kapısı ve Sütunlu Cadde
Ören yeri girişinde bizi anıtsal tören kapısının kalıntıları ve devamında Sütunlu Cadde karşılıyor. Bugün 5 sütunu ayakta duran anıtsal kapı, toplamda 12 sütunlu bir geçitmiş. MS 2-3. yüzyıllara tarihlenen kapının sütunları kireçtaşından yapılmış ve Korinth stili başlıkları bugün de görülebiliyor. Sütunların ortalarında ise heykel kaideleri olduğu tahmin edilen çıkıntılar görülüyor.
Kapının devamındaki cadde bir başka sütunlu cadde ile kesişecek şekilde bir plana sahip olsa da bugün bu caddeler üzerinde ayakta kalan bir sütun bulunmuyor. Zeus Olbios Kutsal Alanı’nın da yanından geçen cadde MS 1.yüzyıla tarihleniyor.
Sütunlu Cadde Uzuncaburç Tören Kapısı
Anıtsal Çeşme
Nymphaion adı verilen çeşme yapısı, tören kapısının hemen yanında bulunuyor. Diocaesarea, gelişmiş bir su taşıma sistemine sahipmiş. Kaynak suları 32 kilometre boyunca taşınarak kentteki bu anıtsal çeşmeye getirilmiş. Geniş bir havuzu olan çeşmenin yan taraflarında dükkanlar bulunuyormuş. Mermer döşeli, heykel süslemeli, sunaklara sahip çeşme, MS 1-2 yüzyıllarda inşa edilmiş ve çeşitli eklemeler yapılarak MS 5. yüzyıla kadar kullanılmış.

Zeus Olbios Tapınağı
Diocaesarea’nın kalbine geliyoruz şimdi de, yani Zeus Olbios Kutsal Alanı’na. Helenistik döneme tarihlenen tapınak yapısının mimari açıdan da öneme sahipmiş, Korinth başlıklı sütunlar Anadolu’da bu tarzın en eski örnekleri arasında bulunuyormuş. Tapınağın toplam 36 sütunundan 30 tanesi bugün ayakta duruyor, bu özelliğiyle de nadir görülen örnekler arasında bulunuyor. Kutsal alanda bulunan bir yazıttan tapınağın MÖ 3. yüzyılda I. Seleukos Nikator tarafından onarıldığı belirtiliyormuş.

Tapınak, Hritstiyanlık sonrası, 5. yüzyılda bazilikaya dönüştürülmüş. Bu dönemde ahşap çatı ve apsis eklenmiş, kapılarla duvarlar arasına sütunlar eklenmiş ve tabanı mozaik döşenmiş.
Tapınak alanı oldukça etkileyici, Ayakta duran 30 sütundan sadece 4 tanesinin Korinth sütun başlıkları yerinde duruyor olsa da tapınağın parçaları etrafta görülebiliyor. Bunların arasında bulunan insan ve hayvan şeklinde kabartma deseni bulunan parçalar oldukça ilgi çekici.
Tyche Tapınağı
Tyche Tapınağı, bir diğer adıyla Şans Tapınağı’na geliyoruz şimdi de. Tapınak, Sütunlu Cadde’nin sonunda bulunuyor. MS 1. yüzyıla ait tapınağın girişinde bulunan 6 sütunundan 5 tanesi bugün ayakta duruyor. Devamında ise bir kutsal odanın kalıntıları görülüyor. Tapınakta bulunan yazıtta şu ifadeye rastlanmış: “Obrimos’un oğlu Oppios ve Oppios’un karısı, Leonidos’un kızı Kyria, Tyche Tapınağı’nı şehre adadı.”

Kuzey Kapısı
Roma İmparatoru Septimus Severus döneminde, MS 2-3. yüzyıllarda yapılan Kuzey Kapısı, bir diğer adıyla Zafer Kapısı, kentin kuzeydoğu tarafında bulunuyor. Kapıda bulunan yazıta göre İmparatorluğu Arcadius ve Honorius’un birlikte yönettikleri dönemde, MS 4-5. yüzyıllarda onarım görmüş. Kesme taş bloklardan yapılan kapının kemerli 3 geçidi var ve 30 metre yüksekliğinde. Bu kapının geçitleri arasında da heykel koymak için kaideler bulunuyor.

Tiyatro
Ören yerinin dışında hemen yolun kenarında bulunan tiyatroya uğruyoruz 2017 yılında ortaya çıkarılan tiyatro, üst ve alt olmak üzere iki caveadan (oturma alanı) oluşuyor. Yerel kireçtaşları kullanılarak inşa edilmiş olan tiyatro, mevcut araziye dayalı olacak şekilde tasarlanmış. Tiyatroda bulunan yazıta göre yapıi Roma İmparatorları Marcus Aurelius ve Lucius Verus dönemlerine, 2. yüzyıla tarihlendirilmiş.

Nekropolis
Uzuncaburç’un olduğu bölgede çok sayıda anıt mezar göre çarpıyor. Yolda arabayla giderken sık sık durup bu anıt mezarları inceleme fırsatı bulabilirsiniz. Mimari olarak benzer özellikler taşıyan anıt mezarların yanı sıra bölgede kaya mezarı, lahit, khomosorium gibi mezar tipleri de kullanılmış.
Roma Yolu
Bir dini merkez olarak görüldüğü için Diocaesarea’ya birçok yerleşimden yol inşa edilmiş. Antik kente gelen ana rota ise oldukça iyi korunur durumda bulunmuş. Biz de araçla giderken bu yolun bir kısmına rastlıyoruz ve durup yol üzerinde yürüyüş yapıyoruz.
Roma Yolu – Uzuncaburç Uzuncaburç Antik Kenti
Bu güzel kenti gezebilmek, tapınak sütunları arasında dolaşabilmek ve antik yolunda yürüyebilmek keyifli bir deneyim oluyor, ancak gezecek daha çok yer var ve biz de Bi Gün Yine Yoldayız diyebilmek için tekrar rotamıza dönüyoruz.